
Gencti, guzeldi ve 16 yasindaydi ilk asik oldugunda. Bir yabanciydi sevdigi adam, dili ayri, kulturu ayri. Soz vermisti, ilgilenecekti kendisiyle. Annesi gibi gun boyu sicagin altinda nasirli ellerle tarlada calismayacak, rahat yuzu gorecekti kendince. Hamile oldugunu ogrendiginde sevinci bir kat daha artti. Acaba kime benzeyecekti bebek? Beyaz tenli olsa babasi gibi ne guzel olurdu. Cekik gozlu olmasa, biraz burnu buyukce olsa. Gencti, guzeldi, ama henuz 16 yasindaydi.
...
Karni toktu bebegin. Etrafa gulucukler dagitiyordu. Bilmiyordu annesinin calismak icin kendisini annaennesine birakmak uzere oldugunu. Bilmiyordu babasinin henuz o dogmadan onu ve annesin birakip gittigini. Muhtemelen "bebek", "kopek", "araba" kelimelerinden sonra soyleyecekti "Baba" kelimesini. Anlamini ise cok daha sonra ogrenecekti acimasizca. Gurur mu duymaliydi annesi vucudunu satmak yerine uc kurusa odalari temizledigi icin, yoksa mutsuz mu olmaliydi haftalardir ayni seyleri yikanip yikanip giydigi icin. O henuz bunlari bilemezdi. Karni toktu masum bebegin ve etrafa gulucukler saciyordu, otobus garinda.
...
"Seni seviyorum ve her gun seni dusunuyorum" diyordu bozuk ingilizcesiyle 16 yasindaki henuz elini bile tutmadigi kiz, mesajda. Evlenirsek olur demisti daha once de yari saka, yari ciddi. Sen ulkende yasarsin, yanima 1-2 ayligina tatile gelirsin demisti 2 kat yas farkina ragmen umarsizca. Bunlari dusunmek istemiyordu simdi yabanci. Kendini dinlemektense baskalarini dinlemek daha sorunsuz, daha sorumsuzdu. Telefonu cantasina koydu, usulca fotograf makinesini cikardi. Zira biraz ileride bir bebek gencecik bir kadinin kucaginda etrafa gulucukler saciyordu ve otobusunun kalkmasina henuz 15 dakika daha vardi.