
Saat sabahin yedisi. Aslinda uc oda arkadasimdan da intikam almak vardi. Saati kurup sonra da yeni uyaniyormus numarasi yapmaliydim. Cunku sayelerinde gece saat biri gecmisti uyumam. Ama neyse, bunun bir de bu aksami var. Alel acele biraz da gurultu ederek giyinip kendimi disari atiyorum. Disarisini bu saatlerde daha soguk bekliyordum ama umdugum gibi cikmiyor.
...
Sokakta dunku karmasadan eser yok. Simitciler, misircilar, meyve suyu satanlar yerlerini bos banklara birakmis, kasetcilerden yukselen oryantal nagmeler evlerin balkonlarinda asili kanarya seslerine donusmus, kahvelerden gelen nargile, mirra kokulari gunle birlikte acan ciceklerin mis kokulariyla degismisti. Hani yerlerdeki cop yiginlarini gormesem bir gece onceki insan kalabaligina inanasim gelmeyecek.
...
Bos sokaklarda ilerliyorum. Balkonlarda asili camasirlar gunun ilk isiklarinda kurumaya calisirken tek tuk cogu da yasli insanlar agir adimlarla hedefsiz bir sekilde yurumekteler. Dukkaninin onunda guneslenmeye cekilmis yasli amca; kayitsiz bir sekilde gecerken farkima varip bastonuyla yukariyi isaret ediyor bana. Anliyorum. Ecnebiyim ya, bana kalenin yolunu gosteriyor. Hic niyetim yok ama zaten yolumun ustu.
...
Kalenin etrafinda dolanip daha tek bir fotograf bile cekmemisken asagida insan kalabaligi gozume carpiyor. Bir pazar yeri sanki. Insanlar sehrin aksine kosusturma icindeler bu erken saatlerde.
...
Epeyce aradiktan sonra bir ara merdiven bulup asagi iniyorum. Evet, yanilmamisim burasi bir pazar: Bit Pazari.
...
Ilk ilgimi ceken klozetler oluyor. Kim -kaca olursa olsun- baskasinin ikinci el tuvaletini almak ister ki? Biraz ilerleyince ak sakalli bir amcam gozume carpiyor. Kehribar tesbihlerini elleriyle parlatip tezgaha dizerken bir yandan da goz ucuyla, nereden baksan ellilik karsi komsusunun memelerini dikizlemekte. Amca! Gitti orucun yarisi, benden soylemesi.
...
Gumus tepsi icinde gumus bir mirra cezvesi ve yanlarinda kirik dokuk porselen fincanlar. Iste bunun fotografi cekilir. Ama nasil? Satici aksi birine benziyor. Once yumusatmali. Yanina yaklasiyorum. Biraz inceledikten sonra parmagimla isaret edip:
-Kem Lira?
Satici basini kaldirmadan gozlugunun ustunden bakiyor. Alici miyim ona karar vermeye calisiyor uykulu gozlerle. Ne fiyat verse acaba.
-Hamself hamistash lira.
Anlamis gibi yapiyorum. Ilgili gozukup cikartiyorum fotograf makinesini patlatiyorum bir iki poz ve sivisiyorum.
...
Ufak bir cocuk annesinin etegini cekistirmekte, biraz once gectikleri cin mali oyuncak satan yer tezgahina dogru. Cin mali mi dedim? Burayi da mi istila etti bunlar? Ne isi var benim bit pazarimda? Kayitlardan cikartilmasini talep ediyorum.
...
Giyim magazasinin(!) ortasinda buluyorum kendimi. Kullanilmis giysiler saga sola gelisiguzel bir bicimde serpistirilmis. Bir kolu yirtik kurkten, dansoz kiyafetine kadar yok yok. Hele ayakkabilar. Ikinci tekini bulursan hic kacirma.
...
Dur simdi cikarticagim. Ben bu mobilyalari eski bir Ayhan Isik filminde gormemis miydim daha once?
...
Biraz daha ilerleyince genelde genc agirlikli bir grubun yanina yaklasiyorum merakli merakli. Iclerinden biri bir cuvalin icine daldiriyor elini. O da ne? Bir guvercin cikartiyor. Sihirbazlik da mi yapiyorlar bit pazarinin orta yerinde? Biraz bogazini minciklayip begenmemis olmali ki geri koyuyor guvercini cuvalin icine. Bir baskasini cikartiyor. Cuvalin ici guvercin dolu.
...
Burada da mi buldunuz beni. Dilenci kizin biri koluma yapisiyor para diye: -Allah kerim. Ma'fi bakhsish. Yallah, yallah. Halaaaaaaaas.
...
Ve gun artik iyice belli ederken kendini Trablus sokaklarinda, bit pazarina dupe duz nur yagiyor. Camasirlar balkonlardan toplaniyor. Kepenkler aciliyor. Insanlar cikiyor, yuzyillara taniklik etmis evlerden yavas yavas.
...
Sevgiyle ...