
Lutfen fotografa dikkatlice bakin ve kendinize su soruyu sorun:
‘ En son ne zaman bu kadar eglendim?
Biliyorum. Bize bicilen gunluk hayatta her gun robot gibi ayni seyleri yaparken bir an olsun bile durup dusunmeye vaktimiz olmuyor. Ama her seyi unutup o anin keyfini cikartmak icin o kadar az seye ihtiyacimiz var ki: Plastik bir top ve sagnak yagista ani paylastigin arkadaslar.
Yemek biraz yagli diye miz mizlanir olduk. Halbuki biz degil miydik sicak ekmegin ustune bir kalip yag suren? Cep telefonumuz cekmese, ya da iki gun mail almasak panige kapiliyoruz. Yalniz kalmaya korkuyoruz, Aslinda kendi kendimize tahammul edemiyoruz. Biraz yorgun hissetsek hemen bir arkadas ziyaretini cikariyoruz gunluk isler listemizden. Yarin giderim diyoruz. Sanki yarinin garantisi varmis gibi. Ne zaman buyuduk? Buyurken neden icimizdeki cocugu da yasatamadik?
Ve cocuklarimiz. Gulucugunde saf, ama bir o kadar da binlerce anlam yuklu masumiyetin sembolu cocuklarimiz. Bir plastik bebegin ya da bir kursun askerin iclerinde kivilcimlar caktigi, mucizeler yarattigi gunler o kadar geride kaldi ki. Simdilerde o masum ifadelerin yerini televizyon dizilerindeki cok bilmis cocuk ifadeleri almis durumda. Her seyleri var ama tatminsizlikleri yuzlerinden okunuyor. Bir yerlerde yanlis yapmiyor muyuz sizce?
Buda'nin bir ogretisinden:' Mutluluk; kim oldugumuzla ya da ne yaptigimizla ilgili birsey degildir. Mutluluk; nasil dusundugumuzle ilgilidir.'